08 Haziran 2011

Ben-Cil

 Belki çok geç olacak farkedişlerim, her an, her zaman yaşadıklarım gibi. Bu sabah gözümü açtığımda karşı pencerede asılı duran Türk bayrağı ile hatırladım 23.Nisan olduğunu. Kim bilir belki çok uzun olmayan zamanın birisinde, o saatlerde evde annem kahvaltımızı yaptırmış ve en güzel elbiselerimizle okulun yolunu tutmamız için hazırlamıştı bizi... Elimde bir şiir, konusu Atatürk, sırtımda bir çanta ve okulun önünde satılan, tahta çubuklara takılmış bayraklar, şekerler... 

 Sahi bunun kokusuyla uyanıp, hatırlayacak kadar büyümüşmüydüm? Ya da çok zor imtehanlar veriğim şu dönemde, bu koku sadece yeniden çocuk olmak isteyişimi hatırlamamdan mıydı? Sahi en son ne zaman çocuk hissettim ben, içimde ki çocuğu kaybetmeyeceğim derken hayata... Yaşlanıp büyümeyecektik ya lise zamanlarımızda verdiğimiz sözlerle...

  Evet belki akranlarımın çocukları varken ellerin tutup okula götürdükleri bu anlamlı günde, ben çocuk olmayı istedim tekrar... Ve hangi zamanın, hangi anına yaptığım astral bir yolculuktan geldi burnuma eski evimin kokusu... Bir zamanlar saçlarını çektiğim, okul koridorlarında kola tenekelerini ezerek yaptığımız toplarla oynadığımız, kantinden bir adet tost alabilmek için sırt sırta çıktığımız arkadaşlarıma baktım sonra... Çoğu bebeklerinin, evlatlarının resmini koymuştu sosyal paylaşım sitelerinde. Anne-Baba olmanın dayanılmaz coşkusunu umarım resimlerde ki kadar güzel hissediyorlardır. Onlar en azından başarmışken bunu, ben daha düşünememişken bu sorumluluğu canım acıdı bir an... Sahi, neydi problem... Hangi savaşım bu kadar uzun sürdü ve ellerim-ayaklarım çamurlu, yara bere içindeydi...

  Ben bir yüzük takmıştım parmağıma bir keresinde... Çocukca ama yakın zamanda... Hatırladığım kadarı ile en o zaman çocuktum. Sevdiğim birşeyi kimseye sormadan alabilmiştim ilk defa... Evet.. Sevdiğim birşeyi ilk defa o gün almıştım sanırım. Başka bir sevgiyi, sevgimle aldım...SANMIŞIM... Ve daha çok savaşmışım aldatılışımın ardından...

  Biliyorum EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI bugün... Egemenliğini ilan etmiş bir ulusun, egemenliğiyle vicdan-ı hür evlatlarının bayramı... Kim bilir hangi şiirler okunmuştur hafızalarımızdan sildiği hayatın ve ne kadar neşe dolmuştur çocuklar... Egemenliğini ilan edememiş eski çocuklar var bir de... Ben ve benim gibiler... Sanırım ilk defa bu bayram da hatırladım ve anladım bunu... Belli etmesemde deri koltuğumda otururken ve ciddi bir tavırla fiyat tekliflerimi hazırlarken... Sahi en son kimde kaldı çocukluğum? Hangi vazgeçişte ya da hangi şiirde saçlarımı beyazlatan. Neden bugün buradayım demedim asla ama bugün nasıl buradayım diyorum penceremden sabah giren o kokuyla...

  Şimdi seni seviyorum sevgili. Yine bir şeylerden vazgeçmişim ve belki yine baba olacağım umuduyla çalışıyorum gözlerine güvenerek. Sen bu sabaha nasıl başladın bilmiyorum ama henüz bana sormasan da, henüz bana göstermesen de BURADAYIM diyerek varlığını ve nasılsın demesen de bu sabah gözlerime bakarak, ben bu sabaha çocuk uyandım... Ve biliyor musun zavallı küçük yüreğim kaldırmadı yaşadıklarımı. Meğer küçükken ne kadar çok okşarmış bir kadın saçlarımı. Aslında ona alışmışım...O elin verdiği güvene... 

 Sen kendi dünyanda kanasanda şuan da, ben saçlarım okşanmayalı ve bayramım kutlanmayalı çok yaşlanmışım... Sarılabileceğin, benim olmayan öbür yanın var senin... Benimse o yanım hep boş... Saçlarını okşamayı unutma bugün diğer yarının. Hatırlıyorum ki, benim buna hep ihtiyacım varmış! Sevgilim... Seninle acıyor canım bil... Ve ne yazık ki senin verdiğin acılarla... Zamana bırakmak hayatı bu olmalı işte... Büyüdüm çocukluğumu unutarak. Sen bana zaman derken, zamanla unut mu diyorsun acaba!!!? Peki sen hangi zaman diliminde bir yazı olacaksın, çocuk kokarak uyandığım bir bayram sabahında... Bugün benim sana, sevgine ihtiyacım varmış... Yaşayamadığım bir çok şey kadar yaşayamadım sevgilim...

  Evet yıllardan 2011 Nisan. 23.gününde bir başka ders ve bir başka koku saatlerdir yürüdüğüm her yerde. Bugün sanırım bende çocuğum ve bugün kandırılmak istemiyorum... Bugün beni kandırma olur mu? Çünkü nelere kanıp, üzüldüğümü yıllar sonra anlıyorum...

  Neşe doluyor İNSAN... Bir daha çocuk olabilme umuduyla bile... Ya da çocuğu olan zamandaşlarımın gözlerinde ki o heyecan ile... Hiç düşünmediğim bir şey geldi aklıma... Sahi ben... Sahi ben nasıl bir baba olurdum acaba? 


 Hakan ÖZDEN - 23.04.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder