Hüzün dolu bir mahallede büyüdü çocukluğum
Arnavut kaldırımlı taş yollarda bıraktım hayallerimi
Saflığın, aptallık olduğunu sanan
Ve asla iyi bir insan olamayan arkadaşlarım oldu benim
Ayrıca aldatan ve giden sevgililerim oldu rüyalardan
Masumca yaşamak varken dikte ettiler rekabeti
Ez dediler ezilmemek için
Hatta babana bile güvenme!
Yaşamak buysa eğer ne gerek vardı cennete cehenneme
Zaten dünyadaydı o yazan,
Alevlerde, yeşil bahçelerde
Dünyanın bir yerlerinden tutunayım derken
Kırıldı bütün dallar el uzattığım
Herkes sertliği kadar narindi ve bir o kadar dik
Görünene değil, içerisine bakmayı da düştüğüm anlarda öğrendim
Daha sonraları da içerisinde bile yalan taşıyan insanları da öğrendim
Sanırım bir şey daha öğrendim…
Hep öğrenmişim ve hala öğreneceğim…
Filmlerde aşk vardı biz çocukken ve Sadri Alışık ağabeyler
Ya biz onlar gibi yaşamaya çalıştık aşklarımızı, kahkahalarımızı
Ya da bizi çok kandırdılar!
Zaman mı değişti desem, zamanda insan nasıl değişir bu kadar
Ya da ihanet midir insanı var eden, yaratan
Demek ki filmler yalandı, çocuktuk, biz inandık
Ya da mutlu sonları bekleyemeden filmlerimiz bitti sandık…
Yanıldık!
Tuhaf bir mahallede geçti çocuğum
Mısırcılar, gramofoncular, bakkal amcalar ve üstü yırtık çocuklar
Ondan belki sıla özlemi yaşayan yüreğim mutsuz olanlara
Ve ondan belki üzülürüm sessiz ya da sesli gidişlere
Ömrün bir gün olduğunu bilen yürek nasıl dayansın savaşlara
Şimdi acırım gençlikte geçen bu yıllara
Zordu çocukluğum
Ama…
Haydi, onu geri verin bana!
Hakan Özden - 18/07/2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder