04 Ağustos 2011

Nişan Resimlerin ve Bugün

 Bugün ne kadar tuhaf bir gün biliyor musun canım?
   Canım benim şimdi gördüm nişanlanmışsın!
     Ve çok da yakışıklı bir adam var yanında…
        Sana yakıştığı gibi, güzel ve sevgiyle bakan bir adam..!

    Satırlarımda artık, senden ‘sevgilim’, ‘aşkım’ diye bahsedemem.  Ama ‘canım’ dememi de sen anlarsın. İçim dolu dolu bakarken nişan resimlerine, senin için gerçekten mutlu olduğumu iyi bil öncelikle.  Şu gözümün önünden geçen BİZ hayallerini artık rafa kaldırmalıyım ve senin adını silkelemeliyim bedenimden.  Silkelemeliyim çünkü aslına bakarsan senden sonra yaşadıklarımı zaten kaldıramıyor yüreğim.  Belki adın giderse bedenimden, senden sonrası da düşer ve karışır toprağa. Çünkü benim hayatım senden öncesi ve senden sonrası birkaç nefes işte…
     Arkadaşlığını, sevgisini, aşkını taşıdığım pek çok insan nişanlandı, evlendi, çocuğu oldu vs… Çoğuna, şöyle göz ucuyla bakıp kafamı çevirdim hep. Ama bugün ‘sende’ kaldım canım. Sen… Sen çok güzel olmuştun. Sana bıraktığım pek çok şey, güven yıkıklığı, göz yaşı ve acıydı hep. Ben sana sensizken bile ihanet ederken hep sustun sen. O kadar umurundayım ki aslında, buna susarak verebileceğin cevap, gerçek cevaptı zaten verilmesi gereken.  Ve sen becerdin… Ben senin adını beynimde okuya okuya geçtim bütün aşklarımın üzerinden. Senden önce, senin çevrenden biriyle nişan yapmıştım hatta. Ve bitti senin en başından bana söylediğin gibi. Bitecekti zaten. Şimdi sana bakıyorum canım. Ve anlıyorum ki, şuanda benim hata olarak yaptığım her şeyin doğrusu seninle. Ve inan bana canım, sen yüreğinden geçen güzelliklerin hepsine sahip olacaksın. Çünkü ben seni yüreğimle tanıdım… Seni kaybetmeden önce o saçma hatalarımla, yüreğim vardı benim senin gözünden baktığım. Senden sonra kin kustum hayata ve gördüm ki hayatta hiç bir şeye bu kinle sahip olunmuyor.   
         Hırslar boşa…
           Hırsların köleliği boşa.
             Çok para kazanmak… Boşa…
                Kendini tanımadan daha, adım attığın bütün yürekler boşa!
      Evet canım, ben boşa yaşamışım kısaca. Sende bıraktığım o çocuk yüreğe inebildim bugün resimlerine bakınca. Ve senden sonra yaşadığım her şeye baktım umarsızca. Boş baktım olmadın sen, dolu baktım yoktun…! Sen benim bir daha asla sevemeyeceğim kadar çocuk bir huzurdun. Ve sen benim hayallerimdin evliliğimi, evimi süsleyen. Ve anaydın çocuklarıma gözümü arkada bırakmadan sevebileceğim. Şimdi benim olduğum dünya da güvensizlikler içinde bir deniz var. Ve kulaç atmak çok zor canım. Kulaç atmak imkansız herkesin cehennem misali yaşadığı şehrimde. Oysa ben senin şehrinde çocuktum en son. Ve çocukluğumu bırakarak gittim o şehirden sırtımı dönerek yüzüne. Ama her zaman biliyordum canım. Her zaman mutlu olabileceğini, benim gibi bir adama döktüğün göz yaşlarının aslında ne kadar gereksiz olduğunu biliyordum. Ve kendi gözyaşlarım… Yüreğime akıttım! Çirkin yüzümde, katılığımdan başka bir şey göstermedim kimseye. Yüzüm mermer, yüreğim sünger… Ve aktı gözyaşlarım en içine… Taşıyamaz oldum…
      Beni boş verme zamanı şimdi canım. Seninle geçen her anımıza şimdi gözlerimi kapadım. Ve yüreğimi yırttım bugün, aldım adını içerisinden. Sen şimdi başkasına ait bir ömür geçireceksin ve biliyorum adımı ancak bir gün göz göze gelirsek heceleyeceksin. Sen şimdi bahtının gerçekten açık olduğu yerdesin. Ben seni Boztepe de bıraktım ya, hem de bir Haziran akşamı… Şehrine düşen bir kar oldum ya o güzel yaz akşamı. Bırak canım şimdi sende! Senin yazını, kara çeviren bu adam ne diyor diye düşünme bile. Ben senden giderken hani, seni düşünmemiştim bile…
      Canımın en acıyan köşesi. Doğrularımın son kalesi, yanlışlarımın başlangıç meridyeni. Şimdi görüyorum o güzeller güzeli nişan resimlerini. Ve acıyor içim, daha önce benim seni acıttığım gibi. Acıyor ama sanma ki üzülüyorum. Biliyor musun bende kalmadı o eski yürek. Artık acılarıma bile gülüyorum. Senin mutluluğunu anlıyor, hayatı paylaşacağın adam için çok seviniyorum. Yalın yaşama mücadelelerimi hatırlıyorum. O kadar şanslısın ki benim kadar uğraşmadan becermişsin bunu. Seninle her zaman gurur duyuyorum. Tuhaf bir gün, bugün. Seni bıraktığım yerlere dönüyorum. Sonra artık benim değilsin diye geri dönüyorum. Zaman uzun, acımasız.. Değil canımın içi… Zaman kısa, ömürler akıyor. Ben seni hala yalnız, kendimi hala aklında düşünebilecek kadar mı safmışım? Bunun sitemi olmaz. Sana değil zaten, hayata sitem ediyorum. Bizlere bu yanlışları yaşatan kaderime isyan ediyorum… Susuyorum…İsyanlarım da para etmiyor!
       Şimdi zor olan kısım sanırım…
         Adettendir iyi niyet temennilerinde bulunmak!
            Sana bir nişan hediyesi alamazdım,
              Verebileceğim tek şey, kendi penceremden birkaç cümle… 
                  Anla!
        İnandığın ve güvenebildiğin bir adamsa parmağına yüzüğünü taktığın ve yakışıyorsa yanına insanların imrenerek baktığı, sakın bırakma ellerini. Küçük sitemlere ve kızgınlıklara yer bırakma. Sesini yumuşatabildiğin kadar yumuşat her kavganda.  Hayat, çok kötü Zehra. Hayat benim sana hiçbir zaman anlatamadığım kadar çok kötü. Bir şeyler var anlamadığım! Senden sonrasında bir bilsen neler yaşadım, adını ilk kez bir kompozisyonda açık açık yazdığım! Ellerini bırakma çok sevdiysen çünkü kıymetli olan bu. Herkes aldatıyor, herkes yalan söylüyor. Sen zıttıyla özel olabilirsin. Ve sen o çok istediğin ikiz çocuklarına (umarım sahip olursun) ancak böyle iyi bir anne olabilirsin. Seni taşıyabilecek bir yürek var ise o delikanlıda, sana zaten sahip çıkacaktır. Zehra… Sen birileri için sadece özel olabilirsin. Eksisi olamaz, eminim ki birilerini kandırarak yaşayamazsın! Ve bırakma ellerini seviyorsan! Ki sen sevmeden o çok sevdiğin yüzükleri parmağına takmazsın! O güzel ellerin her zaman sevgiyi böyle taşısın! Allah’ıma, değerli eşine ve ailene sonsuza kadar emanet ol. Ve hep güzel haberlerin olsun yüreğime dokunan. Seni şimdi emanet edebildi yüreğim. Bahtın açık olsun!
HAKAN ÖZDEN – 04.08.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder