05 Mart 2012

Uyanış

    Onlarca değil,  yüzlerce hikayenin ardından uyanışım… Her şeyi algılayışım ve artık var dediğim tecrübelerim… Tecrübe… Ne kadar korkutucu gelirdi önceden. Şimdi ise yaşamayı kolaylaştıran birkaç yaşanmışlık hikayesi adı. Ders çıkarabilen herkes için bu böyle olsa gerek… Almış olduğum yüzlerce derstendir uyanışım. Evet, uyandım. Ve geçen onca zamanın ardından dindi acılarım.

    Şaşırtmıyor artık hayat beni... Şaşırtamıyor! Neler yaşadığıma bakarak, neler yaşayabileceğimi biliyorum mesela. Ve hayatın, düşündüğüm kadar karmaşık olmadığını görebilmek rahatlatıyor beni. Gözün ne kadar kara olursa olsun, ne kadar azimli olursan ol veya ne kadar güçlü olursan ol, sadece hayatın getirdiklerini yaşayabilmek avutuyor aslında beni… Çabalamalar boşa… Bir tek çabası olmalı insanın. Kaliteli ve güzel yaşamak… Yüzlerce yaşanmışlığın içinde, hayatın getirdiklerini toplayınca, bu günü kaliteli ve güzel yaşamak adına çok fazla emek vermeyecek olmak ise başka bir rahatlatıcı öğe… Bunları yaşarken riske girmekte yok artık… Alabileceğim ne varsa almışım risklerim adına… Bugün şaşırıyorum diyebileceğim kadar adrenalin dolu yaşamışım ne mutlu… Yaşadım diyebilmek ne güzel… Toz pembe görmek değil hayatı bu ama her şey oldukça güzel… Güzel olan her şey zaten etrafımızdaymış… Güzel olmasınlar diye uğraşmaya, detaylara takılmaya son… Benim olan her şeyi güzel kullanma zamanı işte… Adı yok…!

     Şimdi sorumluluklar daha da değişiyor. Bunlarca güzelliğin içinde parmağıma takacağım alyansın, beni bir ömür boyu mutlu edeceğini biliyorum… Ve bu defa… O kadın… O kadının beni çok mutlu edeceğini biliyorum… Ve yüzlerce yaşanmışlığın ardından, aslında onu ne kadar mutlu edebileceğimi biliyorum… O kadın… O kadın benim diyorum ilk defa. Ve karım olmalı, karşılıksız, karşılık beklemeden ömrümü adamalıyım ona ve onun vereceği çocuklarımıza… Hayat işte o zaman güzel… Ben, güzel bir baba olabilir miyim düşünürdüm hep… Şimdi anlıyorum ki, çok güzel bir baba olabilirim çocuklarıma… Ve güzel bir koca, çok sevdiğim hayat arkadaşıma… Ve dolu dolu bir ömür sevdiğim insanlarla dip dibe, sımsıkı geçmeli diyorum… Hayat zaten hepi topu ne kadar ki? Adam gibi yaşamak gerekir dostun ya da var ise düşmanın karşısında…

      Sineye çekiyorum bütün bir yirmili yaşlarımı… Toyluklarımı, acemiliklerimi, kalp atışlarımı ve arzularımı… Kim demiş erkeklerin hormonları yerinde durmaz diye? Kim demiş peki gözü hiçbir zaman doymaz diye? Seve seve engelliyorum kötülüğüme neden olacak bütün kimyasal davranışlarımı… Ve doyumsuzluğum sadece kadınıma, çocuklarıma programlanıyor kendiliğinden… Ve evet… Şimdi daha mutluyum… Şimdi benim, hiç kimse için değişmeksizin… Ve güzel bir hayat beni bekleyen… Bu uyanış daha başlangıcı… Çok güçlü günlerim var benim…

      Hayat sadece sevince değil, sevilince de güzel… Hem sevip, hem sevilmek başlı başına bir nimet zaten… Çok gördüm sevip, sevilmeyenler… Çok gördüm sevmeyip de seviyorum diyenler… Ve mutluluk oyunu oynayan insanlar gördüm ben henüz mutluluk nedir anlayamamışken… Ve nasıl bir savaştı yarabbim, beni ben yapmak için testlerden geçiren… Utanmazların ve onursuzların sayesinde geldim bu günlere bir bakıma… Onlar olmasaydı, kötü ve iyi nasıl ayrılırdı birbirinden… Ben, hayatı bir tiyatro sahnesi gibi görmeden yaşayacak kadar ciddi işlerin adamıyım… Ve bu ciddiyet altında son kararım… Bir ömür içimden geldiğince mutlu olmaktır amacım, varlığım! Ve aşk… Sıcak bir yuvadan öte bir şey değil gözümde… Dallandırmaya gerek yok, sevip, sevilmemek diye! Aşk, sıcak bir yuvaya ve sizi seven bir insanla aynı yastığa baş koymaktır benim tanımımca. Ve aşk, yeni bir hikaye de gülüyor işte bana…

       Benim ömrüm… Beklemekmiş yolunu böyle garip, dikenli bir yolda… Hoş geldin kadınım… Artık parmağında alyansım… Ve ben… Hep bu anı beklemişim biliyor musun? Kadınım… Uyanışıma hoş geldin… Ben uyanmış isem, hayat buram buram bizim biliyorsun… Seni sevmek içinmiş yüzlerce tecrübem… Ve ben, tecrübelerimi bile seninle sevdim! Uyanışım… Hoş geldin…

Hakan ÖZDEN
05.03.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder